Barış Apartmanı’nın da içinde bulunduğu Bozkır Sokak Anadolu yakasının en sevdiğim semtlerinden biri olan Selamiçeşme’nin en güzel sokaklarından biridir. Bağdat Caddesiyle Sahil yolunu birbirine bağlayan, köşesinde minicik bir parkı olan, bol ağaçlarıya yazın yemyeşil, sonbaharda da turuncu renge bürünen bir sokaktır.
Sokağın başına doğru geldiğinizde Barış Apartmanı’nı görürsünüz.
Benim hayatıma girmiş olan en önemli bir kaç insanı tanıdığım evin bulunduğu binayı. Abartmak istemem ama belki de hayatımın en mutlu yıllarını yaşadığım, üniversite zamanlarımın dörtte üçünü geçirdiğim evin bulunduğu binayı yani.
Gerçek Barış apartmanına son ziyaret
Dün, akşamın geç saatlerinde uğradım Barış apartmanına. Her zamanki gibi çıktım merdivenlerden ve 1. kattaki dairenin kapısından girdim içeri. Alışkın olduğum görüntünün çok dışında bir manzara vardı bu sefer içeride. Sehpaların üzerinde, dolapların içinde ve duvarlarda görmeye alıştığım fotoğraflar kutulara kalkmıştı. Fotoğraflar bu evin en karakteristik dekorasyon malzemesiydi. Ama dekor olsun diye değil, özlemden ve sevgiden koyardı evin hanımı o fotoğrafları evin dört bir yanına.
Her yer koliler, sarılmış bardaklar, tabaklar, odalarda toplanmış hurçlar, atılacaklar, verilecekler…
Çok tuhaf, sanki geçmişimizi de kolilere kaldırmışlardı. Böyle bir his.
Duvarlar değişince o ev aynı ev olmaya devam eder mi?
Daha önce kendime ait olan evlerden de taşınmıştım ama sanırım sadece bir tanesinde bu kadar ağır bir hüzün oturmuştu içime. Zaten kendi evimden bir farkı da olmadı hiçbir zaman Barış apartmanındaki o dairenin. Çatı benim çatım, içindekiler de ailem oldular.
Üç kişilik çekirdek aile mensubu olan bendeniz o evin içinde kalabalık ailede nasıl yaşanırmış onu öğrendim. En güzel kutlamalar hep o evde oldu, en güzel doğum günleri, bayram yemekleri, yılbaşı geceleri o evin salonunda yaşandı. En zor zamanlar o evde omuz omuza vererek atlatıldı.
Büyüdük o evin içinde…
Ölümler yaşadık, doğumlar gördük, aşık olduk biz o evde. Sanıyorum bütün bu birikimler yüzünden bu evden çıkmak sadece bir evden çıkmak gibi olamadı. Yine de elbette biliyorum, duvarlar değil aslında mevzu. İçindekiler zaten o çatıları gitmeye değer kılan, özleten. Ama insan en güzel anılarını yaşadığı yeri bırakmak istemiyor işte, o dokuyu, evin kendine has kokusunu, pencerelerinden içeri süzülen ve yeniden yapılandırıldığında artık o şekilde süzülemeyecek olan ışığını bırakmak istemiyor. Tam bir “O duvarların dili olsa da konuşsa” kafası. Vedalaşmak zor geliyor. Zor geldi en güzel anılarımı duvarların altında bırakmak.
En değerli anılarıma son bir selam çakıp büyük bir hüzünle ama yüzümde kocaman gülümsemeyle ayrıldım o gece Barış apartmanından. Ev sahiplerine bir şey belli etmeden.
Sevmiyorum ben bu kentsel dönüşüm meselesini.
Barış apartmanını bana yuva yapan o özel insanlara en derin sevgilerimle…
Seda Çağlayan