Bir şehri affetmek

1995 yılında Ankara Üniversitesi DTCF İspanyol Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmış 18 yaşında bir genç olarak ailemin başının etini yemiş ve bavulumu toplayıp Ankara’ya gitmiştim. Bavulumda en kalın kazaklarım, montlarım ve bir de taptaze ümitlerim vardı. Artık liseli değildim. Koskoca üniversiteli insandım. Ne büyük heves, ne büyük heyecandı benim için, hala hissiyatını hatırlayabiliyorum.

Fakat tüm heyecan ve isteğime rağmen evdeki hesap çarşıya uymadı. Bugünün tabiriyle tam bir “Hayaller ve Hayatlar” vakası yaşandı. 1997’de bu kez 20 yaşında ve Ankara’ya dayanamamış bir genç olarak bavulumu toplayıp aileme, sıcak yuvama, çok sevdiğim İstanbul’a geri dönmüştüm. Bavulum giderken olduğu gibi dolu değildi. Sadece kazaklar ve montlar vardı. Giderken yanımda götürdüğüm ümitlerimin hepsini Ankara’da bırakmak zorunda kalmıştım.

Okulda aradığımı bulamamıştım. Hocalarımız ne yazık ki öğretmeye odaklı değildiler ve bize gerçekten hiçbir üniversite öğrencisinin yaşamaması gereken türlü türlü zorluklar yaşattılar. Yıllar sonra iş hayatına girince maruz kaldığımız muamelenin aslında mobing olduğunu anladım. Birçok arkadaşımın eğitim serüveni bu mobingler yüzünden yarım kaldı ya da yön değiştirdi. Gerçekten üniversite yaşantımızın başında bu tip insanlara denk gelmiş olmamız büyük talihsizlikti. Bu tatsızlık bir yana diğer yandan Ankara’da edinmiş olduğum, benim gibi İstanbul’dan gelmiş bir kız olan ve kendime “en yakın arkadaş” olarak seçtiğim kızcağız feci halde canımı sıkmıştı. Uyanık geçinen ben fena halde gol yemiştim. Bir insanı baştan aşağı bu kadar yanlış tanıyabilmek gerçekten yüksek seviyede saf olmayı gerektirirdi ve ben bunu başarmıştım.  Onu da yaşayarak öğrendim, aldım cebime koydum. Bu arada bir de çok aşık olduğum adamla bir türlü birbirimizi doğru anlayamadık. Mutluluk hayal oldu. Kısacası Ankara beni hiç sevmemişti… Ve Allah biliyor ya ben de onu!

Gri Şehir

O zamanlar Ankara’ya “Gri şehir” derdim. Devam eden yıllarda da kendisini hep bu şekilde andım. İyi anılar bile yetmedi onu benim gözümde aklamaya. Gerçekten o zamana kadar tatmadığım her türlü üzüntüyü tanıyarak dönmüştüm İstanbul’a. Sonra da neredeyse bir daha hiç gitmedim. Belki bir iki kere, onlar da hatırlanmayacak kadar flu zaten gözümde.

Bu “Gri şehir” bana tek bir kıyak geçti. Bana şahane Ankaralı arkadaşlar kazandırdı. Hem kendileri hem de aileleri orada olduğumuz müddetçe hep kol kanat gerdiler bize. Ben İstanbul’a döndükten sonra da hep iletişimde kaldım onlarla. Kimisiyle bire bir, kimisiyle de haberlerini başkalarından almak kaydıyla. Uzun yıllar göremesem de içimde hiç soğumadılar.

Dostlarım

Nihayet bir hafta sonu atladım arabaya ve her seferinde konuşulan “Ay gelsen ya sen de, ne zaman geleceksin?” cümlelerine noktayı koydum. İnanmazsınız ama Ankara beni bu sefer güneşli yüzüyle karşıladı, sıcacık. Gri bulutlarını tepeme musallat etmedi. Ve sonunda hiç kopmasam da yıllardır aynı masada oturamadığım Ankaralı üniversite arkadaşlarımla yeniden bir araya gelebildim. Çok ama çok kıymetli saatlerdi. Hayatlarımız ne kadar değişmiş olsa da frekanslarımızın hiç kaymamış. Bunun keyfini çıkardım her biriyle konuşurken tekrar tekrar.

Hayatının nereye gideceğini bilemeyen, kalbi kırık, göz yaşı kirpiğinden düşmeye hazır bir genç olarak çıkmış olduğum Ankara’ya, her işini halletmiş, bir baltaya sap olmuş ve hayatı daha iyi anlamış biri olarak geri dönmüştüm.

Bir Şehri Affetmek

Size bu yazdıklarımın çoğu Ankara’nın içindeki yoğun programım sırasında araba kullanırken geçti aklımdan. İstanbul’a doğru yola çıkarken yanımdaki arkadaşıma anlatmaya başladım içimden geçenleri. Sonra yavaş yavaş yaşlar süzüldü gözlerimden. “Biliyor musun, yıllardır süren hesabı kapattım, ben Ankara’yı affettim sanırım,” diye çıkıverdi ağızımdan. Gerçekten de tam olarak buydu hissettiğim. Ne bir abartı var ne de edebiyat parçalamak için sarf edilmiş süslü cümlelerdi. Ben sonunda Ankara’yı affetmiştim. Yine de tam da Yahya Kemal’in dediği gibi Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü sevdim. Döndüm, güzel şehrime geri geldim ama bu kez içim daha bir huzurlu olarak.

Bir şehir nasıl affedilir anlayabilmeniz için önce ona küsmeniz gerek ama umalım ki hiçbiriniz, hiçbir zaman küsecek kadar mutsuz olmasın hiçbir kara parçasının üzerinde…

Sevgilerimle

Seda Çağlayan

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s