İngilizcesi Philosophy For Children olan ve P4C kısaltmasıyla da bilinen Çocuklar için Felsefe, benim altı ay boyunca Boğaziçi Üniversitesi’nde devam ettiğim ve muhtemelen bugüne kadar içinde bulunurken kendimi en iyi hissettiğim ve bitmesini hiç istemediğim eğitimin adı.
İsminin ilk anda şaşırtıcı geldiğinin farkındayım. Belki de yanıltıcı demek daha doğru olacak; zira elbette çocuklara felsefe eğitimi verdiğimiz manasına gelmiyor “Çocuklar İçin Felsefe” eğitimi. Çocuklara, kendilerine anlattığımız hikâyeleri araç yaparak felsefe yapmayı öğretmeye çalıştığımız anlamına geliyor tam olarak ve bunun ne kadar keyifli olabileceğini deneyimlemeden tahmin edebilmek bence mümkün değil
Sınav
Altı ay devam eden program sonrasında Boğaziçi Üniversitesi sizi arkanızdan el sallayarak değil, yetkinliğinizin tartıldığı bir uygulama sınavı ile uğurluyor. Tüm öğrenciliğim boyunca, buna yüksek lisans da dahil, yenemediğim sınav korkumla beni bir kez daha yüzleştiren o sınav, hem de yanımda 25 tane çocukla birlikte. Boğaziçi Üniversitesi’nden gelen bir gözetmen eşliğinde dokuz yaşındaki 3. sınıf öğrencileriyle yapılacak olan bir soruşturma.

Hayatımda ilk kez bir okulda eğitmen olarak derse girdim. Bir sınıf dünya güzeli inanılmaz akıllı, terbiyeli, mantıklı çocukla kırk dakika ders yaptım. Bu onların alışkın olduğu ders kavramının çok dışında bir uygulama olduğu için hepsi de tahmin edemeyeceğim kadar hevesli ve katılımcıydılar.
Hikayenin içinden çıkartarak sorduğum felsefi soruların etrafında ustaca akıl yürüttüler, tartıştılar. Kırk dakika nasıl geçti, ne onlar ne de ben anlayabildik.
Bu fotoğrafı da dersin sonunda gerçek manada etrafımı sararak “öğretmenim selfie çekelim nooooolur!” çığlıklarının hemen ardından çektik. O günün hatırası kalsınmış, öyle istediler.
Çok büyük heyecanla ve aslında çokça da korkarak girdiğim sınıftan dersin sonunda ayaklarım yerden kesilmiş, neredeyse mutluluk sarhoşu olmuş şekilde çıktım.
“Kendine yatırım” dedikleri tam olarak böyle bir şey
Kendim için yaptığım en güzel şeylerden biri oldu bence aldığım P4C eğitimi. Birlikte geçirdiğimiz altı ay boyunca çocuklarla birlikte okuyacağımız hikayelerin hepsini sınıf olarak önce biz, kendi aramızda okuduk ve tartıştık. Gerçekten adeta birer birer özenle seçilmiş güzel kalpli insanlardan (hepsini de çok özlüyorum) oluşan sınıfımızda ne ateşli tartışmalar yaşandığına inanamazsınız. Elbette gayet seviyeli biçimde. Gördük ki çocukların kafasını açmak için öğrenmeye çalıştığımız bu yöntem bizlerin de bakış açısını ve tartışma biçimini epeyce etkiledi.
Eğitimin ilk günü birçoğumuz soru sormayı, sorgulamayı çoktan bir kenara bıraktığımızı fark ettik. Sorgulamadan, içinde bulunduğumuz düzen içinde devam etmeyi kanıksamış bireyler olarak soru sormayı unuttuğumuzu. Bunu fark ettiğim anda yaşadığım üzüntüyü gerçekten tam olarak size tarif edebilmeyi isterdim. Bu duyguyla başlayan altı aylık eğitimin sonunda BÜYEM’den Pearson onaylı eğitmen eğitimi sertifikalarımızı alarak mezun olduk. Bu mezuniyetin üzerinden neredeyse iki sene geçti. Bazen yaşadığım bazı olayları hala derslerde okuduğumuz hikayelerdeki soruları kullanarak derinlemesine değerlendiriyorum. İçinde bulunduğum kurumsal iş yaşantım ve yanı sıra büyük bir keyif ve disiplin içinde devam ettirdiğim hobilerim şimdilik P4C eğitmeni olarak aktif olmama müsaade etmiyor ama aldığım “eğitmen eğitimi” sertifikamı salonumdaki büfemin raflarında sarartmaya hiç niyetim yok. Yakın gelecekte yaşantımda bu eğitmenlik işine yer açacağım çünkü inanın bu işi yaparken karşınızdaki çocuklardan aldığınız enerjiyi bence başka hiçbir yerden temin edebilmeniz mümkün değil. Bu arada bu yazıyı okuyan ve çocuk sahibi olan her okuyucumuza çocuklarını P4C ile tanıştırmalarını şiddetle tavsiye ediyorum. İsteyen herkese işin ehli eğitmenlerle temas kurabilmeleri için bayılarak yardımcı olurum.
Ve Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Boyu Eğitim Merkezi çatısı altında aldığımız altı ay devam eden üç kademeli P4C eğitimi boyunca bizleri tartışmalar sırasında girdiğimiz çukurlardan ustaca çıkaran tüm hocalarımıza, özellikle de Özge Özdemir’e bize verdikleri emek için çok kalpten teşekkürlerimi sunmak isterim. Yollarımızın tekrar kesişeceği günleri sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Seda Çağlayan