Yaşanmıyor Böyle

Aynen böyle bir yaz gecesi başladı her şey. Geçen sene ağustos. Hepimizin yaptığı gibi gece uzanmış Instagram’da geziniyordum. Bir sponsorlu gönderi çıktı karşıma. Deniz Arcak yeni bir yer kurmuş adına da Atölyehane demişti. Bu çatı altında vokal dersleri veriyordu. O güne kadar defalarca düşünmüştüm şarkı söylemeyi ama hiç cesaret edip de bu hayalimi gerçekleştirmek için bir adım atmamıştım. Hep erteledim. O geceye kadar.

Gözüm parladı, heyecanlandım gönderiyi görünce. Mesaj attım hemen. Saat de neredeyse gece yarısı. Ben karşımda bir sosyal medyacı olduğunu düşünerek başladım sormaya, karşımdaki zat da sabırla cevaplıyor. Bir süre sonra “Ben Deniz, siz gelin biz atölyede görüşelim sizinle,” diye yazdı. Acayip utandım tabi gecenin bir vakti kadına bin tane soru sorduğum için. “Tamam” dedim ve kalktım gittim hafta sonu. Bütün maksadım arkadaşlarımla oturduğumuz keyifli sofralarda iki, üç şarkı söyleyecek kadar bu işi öğrenebilmekti.

Ama Deniz Hanım bana bambaşka bir kapı açtı. Atölyehane’nin albümleri olsun istiyordu. “İster misin bu projede olmak?” dedi. Dedim “İsterim de, nasıl olacak o iş, ben bir iki amatör deneme dışında hiç ciddi ciddi şarkı söylemedim ki!?” Ama gözlerimdeki ışıltı karşımdaki duvardan sekip bana geri geliyordu, o kadar heyecanlandım yani. “Gel bakalım geçelim piyanonun başına anlarız olup olamayacağını” dedi. Birkaç ses egzersizi yaptırdı bana. “Olur mu benden?” dedim, “Olur senden, hallederiz biz bu işi” dedi. Ekim ayında başladık derslere. İşte o günden beri neredeyse her hafta o piyanonun başında onunla egzersizler yapıp şarkı söylemeyi öğrenmeye çalışıyorum.

İlk görüşmeyi yaptığımız gün bana; “Kendi şarkını yazacaksın, bestesini de ben yapacağım,” demişti.

“Tamam, o iş bende, yazarım,” dedim. Elimde kocaman bir arşivim vardı. Uzun zaman önce yazdıklarım, yakın geçmişte yazdıklarım, hatta hâlâ yazmakta olduklarım. Evirdim çevirdim. Seçmek zordu. Fakat bazılarını okurken, yazarken hissettiğim duyguları tekrar tekrar yaşadım. Aynı acıyı çektim, aynı heyecanı hissettim, aynı sitemi ettim gerçekten. Neden yazdığım, saat kaçta, nerede yazdığım gözümün önünde canlandı. Yazılma anında hissedilenler o kadar gerçek ve derindi ki, üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen bugün bile her okuyuşumda bana aynı şeyleri hissettirebiliyordu.

İçlerinden birkaç tane ayırdım. Sonra Deniz Hanımla da baktık. O bana en çok beğendiği sözleri söyledi ve son kararı bana bıraktı. Onun beğendiği ile benim en çok olmasını istediğim sözler denk düşünce de, sizin albümde “Bırak beni” ismiyle dinleyeceğiniz, orijinal ismi “Yaşanmıyor böyle” olan sözler ipi göğüslemiş oldu.

Yaşanmıyor Böyle!

Yaşanmıyordu böyle. Bana bıraktıklarıyla yaşanmıyordu. Sürekli gözümün ününe gelen yüzüyle, kulağımda çınlayan sesiyle yaşanmıyordu. Hepsini alıp gitsin, bende hiçbir şeyi kalmasın, beni benimle bıraksın istiyordum. Onu hiç tanımamışım gibi.

Hissettiklerim tam olarak bunlardı ve ben de aynen böyle yazmıştım bir gece oturup bir gün o sözlerin benden başka yüzlerce insana ulaşabilme ihtimali olduğundan habersiz. Bütün kırgınlığımla, çaresizce yazmıştım.

Üzerinden üç sene geçti ben bu sözleri yazalı. Tabi öyle olmuyor o işler. Bir daha onu hiç tanımamışım gibi, ondan önceki gibi olamadım. O da bırakmadı zaten kendi halime, ben de yeteri kadar istemiyormuşum ki buna izin verdim. Gerçekten çok sevince böyle oluyormuş. Öğrendik.

Şimdi sadece iki kişi arasında geçen bu mevzuların bir şekilde birçok kişi tarafından bilinecek olması bana tuhaf geliyor aslına bakarsanız. Pek öyle görünmesem de utangaç biriyim. Buna rağmen kendimi bu kadar açık olmaya zorlayarak size yukardaki cümleleri yazmamın tek bir sebebi var; beni okuyan insanlara rol kesmek istemiyorum. Beni dinleyen ve dinleyecek olanlara da. Zaten bu kadar yazı, şiir, söz, şarkı da hiçbir şey yaşanmadan çıkmıyor. Hepimiz bunu bilecek yaşa geldik sanırım.

Peki şimdi ne olacak?

Bundan sonra iki kişi arasında yaşanan bu hikayenin şarkısı size emanet. Hikaye bizim, şarkısı hem bizim hem sizin. Onunla ne yapacağınıza siz karar vereceksiniz. Çok sevip bağrınıza basabilir, tekrar tekrar dinleyebilir ya da hiç hoşlanmayabilirsiniz. Çok heyecanlı ve meraklıyım bu durumla ilgili tahmin edersiniz ki. Hep beraber yaşayıp göreceğiz. Ve bir yandan neler olup bittiğine bakarken ikinci şarkımızı olgunlaştırmanın peşine düşeceğiz. Sözler çoktan yazıldı, bestesi de yapıldı, şimdilerde trafiğine, hangi perdeden söyleyeceğimize çalışıyoruz. Bir heyecan bitmeden ikincisine daldık. Hayat çok güzel:)

Çok teşekkür ederim, çok. Bir çocukluk hayaliydi, kıymetli bir eşya gibi üzerine kilit vurulmuş yaşıyordu bende. Şimdi ise sesimde, nefesimde. Sen olmasaydın gerçekten yapamazdım. Anahtarım, rehberim, öğretmenim olduğun için minnettarım.

Ve sizler, oyun arkadaşlarım!

Hayatımda daha önce hiç onun gibi bir kadın tanımadım sanırım. Çok da tasvir edemeyeceğim size, yaşamanız lazım. Çok enerjik, çok heyecanlı, çok yetenekli, çok iyi niyetli, bildiğiniz temiz kalpli. Adı gibi derya deniz. Deniz Arcak, sen çok acayip bir kadınsın!

Çok teşekkür ederim, çok. Bir çocukluk hayaliydi, kıymetli bir eşya gibi üzerine kilit vurulmuş yaşıyordu bende. Şimdi ise sesimde, nefesimde. Sen olmasaydın gerçekten yapamazdım. Anahtarım, rehberim, öğretmenim olduğun için minnettarım.

Ve diğerleri…

En başta bu hayali ve heyecanı birlikte yaşadığım canım Arzu Taşçıoğlu ve tatlım, güzelim Elif Tarım. “Dört kadın nasıl huzur ve mutluluk içinde çalışılırmış?”ın ispatı bir ekip olduk biz. Herkes herkesi sevdi ve benimsedi. Kalpler bir oldu. Sizi seviyorum. Yolumuz açık olsun.

Efsane. Akın Eldes. Yıllarca “Sözlerimi Geri Alamam” diye bağıra çağıra söyledik. Ve gün geldi o şarkının mimarlarından biri benim şarkımın aranjesini yaptı. Aranje geldiği ilk anda hissettiklerimi hayatımın sonuna kadar unutmayacağım sanırım. Gerçekten, laf olsun diye yazmıyorum, hayatta çok az anda o an olduğum kadar mutlu olmuşumdur. Gerçekten büyük onur. İyi ki onun eli değdi. Sonsuz teşekkürler Akın Eldes.

Erhan Güleryüz. Bize stüdyosunu açtı. Hunharca sorduğumuz sorulara sabırla cevap verdi, yeri geldi eleştirdi, yol gösterdi. Tanıdığım için şanslı hissediyorum. Teşekkürler, sevgiler, hürmetler ve daha niceleri…

Sevgili Erman Aydöner. Hayatımda tanıdığım en pozitif, tahammüllü, çözüm odaklı, güler yüzlü insanlardan biri. Şarkılarımızı kaydetti. Hayatımda ilk kez girdiğim kayıt stüdyosunda beni rahatlatmak için verilebilecek tüm örnekleri vermiş olabilir:)

Şarkılarımızın mix masteringlerine kadar uğraştı, cilaladı, parlattı ve önümüze koydu. Ellerine sağlık Erman. Çok teşekkür ederim, seninle iş yapmak gerçekten çok keyifli ve çok rahattı.

Ve bir güler yüz, tahammül ve hoşgörü abidesi insan daha. Can Türkdoğan. Kliplerimizi çekti. Düşünün, dört kadının klibini çekti.

Hatta ilkini içine sindiremeyen bazı huysuzların (o ben oluyorum!) ikinci klibini bile çekti! Ve bütün bunları yaparken hep ama hep çok pozitifti. Klibe yaptığı son dokunuşla şarkının ruhunu sonuna yansıtan bir hava yarattı. Can, arkadaşım, çok teşekkürler, yorduk seni, ellerine sağlık.

Bir de anlaşmasıydı, avukatıydı, imzasıydı vs. gibi prosedürleri bizim ruhumuz duymadan halleden Sinan Güleryüz abimiz var. Neticede istediğin kadar iş çıkar, formaliteleri doğru yürütemezsen ancak kendin çalar kendin dinlersin. Çok teşekkür ederim. Hayatımızı kolaylaştırdınız.

Ve bu işlerin içinde yoğrulurken hep yanımızda olan sevgili Canan’ımız. Atölye’ye ayak bastığım ilk günden itibaren hep telefonun ucundaydı. Şarkıcı çaylarımızdan şarkı sözlerimizin dökümüne kadar üzerimizde emeği var. Deniz Hanım’ın minik kızı Canoş:) Çok teşekkür ederim Canan Hanım, sizinle her şey daha kolaydı.

Şarkının yayınlandığı gün! 19.07.2019

Nasıl anlatırsam tam olarak hissettirebilirim acaba size? Klibi ve üzerinde yazan adımı YouTube’da gördüğüm o an! Ayaklarım yerden kesildi sanırım. Çok acayip bir duyguymuş. Sevinç, gurur, inanamamak, e haliyle duygular şelale ve akabinde akan gözyaşları ve gözyaşlarına karışan kahkahalar… Tuhaf bir kafa. Gecenin geç saatlerine kadar sarhoş gibi gezdim.

Ve bu hayatta annem ve babamdan sonra en büyük şanslarım, arkadaşlarım. Klip yayınlandığı andan itibaren gelen telefonlar, mesajlar, sosyal medya kanallarını hunharca kullanan parmaklar. Örgütlesem bu kadar olmazdı. Gün boyu bir de onlar yüzünden sulu gözlülük ettim. Ve bir kez daha ne kadar şanslı bir tek çocuk olduğumu anladım. Hepinize, istisnasız hepinize çok, çok, çok teşekkür ederim. Hayat sizlerle cennet.

Temenni

Klibin yayınlandığı gün araba kullanırken bana yazan bir grup arkadaşıma yazarak cevap veremediğim için bir ses kaydı yolladım. Önce bire bir yazmayı düşündüm o ses kaydını size ama sonra dinlemenizin hayallerinizin peşinden giderken daha motive edici olabileceğine karar verdim. Hepiniz için temennim tam da bu ses kaydındaki gibidir:

Ve size tüm bunları yazmama vesile olan o şarkı, Bırak Beni, YouTube üzerinden dinleyebilmeniz için hemen aşağıda.

Size emanet. Ona iyi bakın.

En derin sevgilerimle

Seda Çağlayan

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s