Kaybolmak

Bazen birini çok sevdiğinizde ve ilişki de zamanla ilerledikçe, sevdiğiniz insanın içinde yavaş yavaş kaybolma riski baş gösterir. Onun istediği gibi giyinmek, onun sevdiği yerlere gitmek, onun sevdiği yemekleri yemek, onun sevdiği ve istediği insanlarla görüşmek, evi onun zevkine göre döşemek, onun istediği sıklıkla telefonda konuşmak, onun istediği sıklıkta görüşmek vs.

Seven insan tüm bunları canı gönülden yapar. Bu son derece insani bir duygudur, bunda bir sorun yok. Tehlike çanları bunu sadece tek taraf yapmaya devam ettiği zaman çalmaya başlar.

Çünkü bu tehlike çanlarını fark eder ve daha çok veren taraf olarak bu durumu artık kabullenmeyecek bir sevgiliye dönüşürseniz eğer; o zaman da ilişkiyi feci yıpratacak iktidar savaşlarını başlatmış olursunuz. Öyle ki taraflar kuyruğu dik tutmak için isteklerini bir bir ortaya koyarak kendilerini var etmeye çalışır.

Bıçak sırtı

Yani sanki ya kaybolacaksınız ya da savaşacaksınız gibi bir manzarayla karşı karşıya kalırsınız. İkisinin arasındaki o çok ince çizgi, gözle görülemeyecek olduğundan da çoğunlukla bir süre bunu fark etmezsiniz. Sonunda bir bakmışsınız; ya sevdiğiniz insanın içinde kaybolmuş, tamamen o olmuş ve sizden kalan parçaları birleştirmeye çalışıyorsunuzdur ya da savaşırken aldığınız yaraları iyileştirmeye… Her ikisi de çekilir dert değil.

İlişkinin iki tarafı için de birini diğerine üstün tutmak ya da kötü insanlar olduğunu söylemek mümkün olmaz. Çoğunlukla. Her iki taraf da iyi arkadaş, iyi evlat, iyi ebeveyn, işlerinde başarılı iki kişi, toplum tarafından beğenilen insanlar olabilir. Ama bu çoğu zaman tahterevalliyi dengelemeye ne yazık ki yetmez.

İlişki dans etmek gibidir. Eğer adımlarınızı zaman zaman ileri ve zaman zaman geri atmazsanız ya sürekli karşınızdakinin ayağına basıp durur ve canını yakarsınız ya da kendi ayağınıza basılmasın ve canınız yanmasın diye sürekli geri gitmeye başlarsınız. Ahenk olmadan dans olmaz. Aynen ilişkide yakalanması şart olan ahenk gibi.

Zaman zaman karşınızdaki insanın sizin üzerinize gelmesine müsaade etmez ya da gerekli zamanlarda siz o ilk adımı karşı tarafa atmazsanız, ilişkinin başında hissedilen tutku, aşk ve benzeri duygular yerini mecburi istikamet mutsuzluk ve tatminsizliğe bırakır. Birlikteliğin sonuna beş kala sürecidir bu.

Kaybolmak

Bunlar hepimizin bildiği şeyler, özellikle de hemen üstteki paragraf. Bunu fazla uzatmayacağım. Fakat şu birbirinin içinde kaybolma meselesine biraz daha girmek istiyorum. Ne oluyor da kişi kendinden bu kadar vazgeçerek karşısındakinin kimliğine bürünebiliyor? Aşk mı? Ya da kaybetme korkusu? Belki sahiplenilme isteği? Belki mükemmel çift imajını yakalamak için yaşanan bir kandırmaca.

Sebebi ne olursa olsun taraflardan biri için bir süre sonra hayal kırıklığı içinde fark edilecek ve kişinin kendini önemsiz, değersiz hissetmesine sebep olacak bir süreç. Kendini sanki bir daha o olmadan nefes bile alamayacağına inandırabilecek hale gelmesine sebep olacak bir bilinçsiz adanma hali aslında.

Ve hazır kıta orada bulunmasına alışılmış olan tarafın bir süre sonra varlığının bile fark edilmemeye başlandığı o zamanlar.

“Nasılsın? Bir derdin mi var? Hep ben anlatıyorum sende durumlar nasıl?” benzeri soruların ilişkide geri planda duran kişiye hiç yöneltilmediği döneme giriş. Sadece bir tarafın sorduğu, diğerinin cevapladığı, anlattığı, rahatladığı, ihtiyacı olanı aldığı monologvari dönemler.

İlişkinin as insanı olmaya alışmış olan taraf, sanki karşısındaki saydammış gibi onun sıkıntılarının yanından yürüyüp geçer. Ne zaman fark eder biliyor musunuz? Yarı saydam taraf gerçekten ortadan yok olduğunda. Su içmek için elini uzattığında bardağı yerinde bulamadığı ve susuz kaldığı o anın bir benzerini yaşayınca fark eder sürekli almaya alışan taraf. O saatten sonra geçmiş olsun. Bardak düşmüş ve tuzla buz olmuştur.

Toparlayın, toparlanın

Peki toparlanmaz mı? Toparlanabilir. Arada gerçekten sevgi varsa toparlanır. Taraflar özeleştiri yapabilirlerse toparlanır. Karşısındakine kendini ve sevgisini anlatmaya çalışırsa toparlanır. Kaybedilen zamanları telafi edebilmek için karşılıklı uğraşılırsa toparlanır. Yan yana gelip el ele tutuşulursa, “ben” değil “biz” olunursa toparlanır.

Yazması kolay, uygulaması zor şeyler bunlar. İstemek, zaman ayırmak, dil dökmek, dile döktüğünü cana da getirip karşısındakinin önüne koymayı gerektirir.

Kimsenin içinde kaybolmayın.

Kimsenin de sizin içinizde kaybolmasına sebep olmayın. Kırılan kalp çok zor tamir olur.

Kırmayın.

En derin sevgilerimle,

Seda Çağlayan

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s