Izdırap Gibi Bir Şey

Aslında tereddüt ettim bu konuyu size yazıp yazmamakta ama birçoğunuz beni tanımadığınız, evimi, yurdumu bilmediğiniz için kendimi ikna ettim. Bu ara sıklıkla maruz kaldığım ve her seferinde moralimi çok bozan bir aile meselesinden bahsedeceğim size. Biraz özel hayata gireceğiz.

İlk kavga

Dört yıldır aynı dairede oturuyorum. Profesyonel iş yaşantım olduğu için hafta sonları ve akşamlar hariç evde değilim. Üzerinden çok zaman geçti, tam tarihini hatırlayamıyorum ama eve yeni taşındığım zamanlardı. Bir akşam yan komşumun dairesinden korkunç sesler gelmeye başladı. Karı-koca kavgası. Ama öyle böyle değil. Bir de benim komşularım yaşları epeyce ileri insanlar, epey.

Bu yaşını başını epeyce almış olan iki insan kendilerinden bekleyemeyeceğim bir performans sergileyerek korkunç biçimde kavga ediyorlardı. Ve bir türlü sonlanmıyordu. Devam ettikçe daha da hararetlendiler. Ben de giderek endişelenmeye başladım. Sonunda, gecenin geç bir saati olmasına rağmen apartman görevlimize mesaj attım. Gerçekten birbirlerine bir şey yapmalarından endişe ediyordum çünkü.

Fakat apartman görevlimiz bu duruma çok alışkın olduğundan kendisinden beklediğim tepkiyi vermeyerek; “Onlar hep öyle, korkma bir şey olmaz, hem karı-koca arasına da giremeyiz bu saatte” diyerek konuyu kapattı. Gerçekten de dediği gibi oldu ve ortalık kana bulanmadan kavgaları nihayetlendi.

Mutfak duvarımın ardı

Zaman içinde, ara ara bu tartışmalara şahit olmaya devam ettim. Mutfaklarımız aynı duvarı paylaşıyor ve ne hikmetse bu kavgalar da genellikle o duvarın arkasında gerçekleşiyor. Şimdilerde, yani karantina dönemini yaşamaya başladığımızdan beri daha da sık duymaya başladım bu kavgaları. Genellikle de mutfakta olduğum akşam saatlerine denk geliyor. Bu akşam da öyle oldu. Bu kez dayanamayarak, elimdekileri tezgâhın üzerine bıraktım, ellerimi yıkadım ve mutfağı terk ettim. Gerçekten çok moralim bozuluyor.

Izdırap gibi bir şey

Bir tane çocukları var. Büyük, bilmiyorum yaşını ama evli barklı, Türkiye’de yaşamıyor. Senede bir kez geliyor sanıyorum. Bazen de onlar ya da anne tek gidiyor yanına. Geçenlerde onlar böyle kavga ederken şunu düşündüm; acaba haberi var mı çocuklarının burada ne olup bittiğinden? Ardında bu kadar birbirinden-bunu böyle ifade etmek istemezdim ama kendileri buna yakın ve hatta daha da kötü konuşuyorlar birbirleriyle- nefret eden iki insan bıraktığından haberi var mı? Varsa nasıl bu insanları böyle aynı evin içinde yaşamaya bırakabiliyor acaba? Bunu da merak ettim.

Ve en çok da şuna takılıyorum, koca bir ömür geçirmişler aynı evin içinde birbirlerini sevmeden, birbirlerini dinlemeyi öğrenemeden, birbirlerine aşırı kötü sözler sarf ederek. Ve bunun da adı “evlilik” olmuş öyle mi? Sorsanız 40 yıldır aynı yastığa baş koyuyor diyecekler birileri haklarında. Izdırap gibi bir şey. Boşa geçmiş, sevgisizlik içinde yitip gitmiş iki hayat.

Ömrün provası yok

Söylemesi kolay, yapması zor biliyorum ama keşke bugünleri, bu yaşları, tam da rahat etmeleri ve artık ömürlerinin son baharında oldukları bu zamanları böyle geçireceklerine, yol yakınken koparsalarmış bağlarını.

Belki maddi zorunluluklar belki de çocuk yüzünden bir arada kalarak tükettikleri ömürlerinin bir prova olmadığını, bunun bir tekrarı olamayacağını keşke idrak edebilselermiş.

Yazık…

Hiç niyetim yoktu inanın sizlere bunları anlatmaya bugün. Ama anlattıysam vardır bir sebebi muhakkak. Araç olarak kullanıldığımı hissediyorum nedense. Belki de bu yazıyı okuyan birilerinin aklına karpuz kabuğu düşmesi gerekiyordur. Kim bilir…

En derin sevgilerimle,

Seda Çağlayan

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s