Kapılar Dışa Değil, İçe Açılır

Bulunduğumuz bu platformu seviyorum. Herkesin yazdığı bir şekilde bir duyguma, geçmişime, geleceğime değiyor. Bugün de öyle oldu. Biraz önce Demet Uncu‘nun “Dalgalar Gibi Duygular” yazısının içinde Wayne Dyer’den alıntıladığı bir cümle bam telime bastı. İnsanı gaza getirmeye yarayan o soyut tele…

“Kapılar dışa değil, içe açılır.”

Yıllarca “bencil” kelimesinin hakkını yediler. O yetmedi “bencil” kelimesi ile insanları yediler.

“Şöyle bencilsin, böyle bencilsin.”

Günah keçisi kavramı, suçlanmak istenen insanların göğsündeki nişan misali, kalplerinin üzerine üzerine defalarca çakıldı.

Ve geldiğimiz noktaya bakın: Kapılar dışa değil, içe açılır. Havacılık sektörü bunu yıllar önce “maskeyi önce kendinize” diyerek çözmüştü aslında. Hiç de o kadar karışık değil işte. Hayatta kalmak istiyorsan, maskeyi önce kendine. Kafayı ve ruh sağlığını sağlam tutmayı istiyorsan da her konuda önceliği kendine vereceksin. Söylemesi kolay, yapması bazen çok zor ama böyle işte.

Bencil bir kız çocuğu

Ben bu kelimeyi belki de bir tek babamdan çok sık duydum, biliyor musunuz? Sevgisinden %100 emin olduğum ve tüm hücrelerimle delice sevdiğim, damarımdaki kan olan insandan. Ergenlikle başlayan bir dönemdi. Bunu bana her söylediğinde aşırı üzülürdüm. Sürekli kendimi sorgulardım. Öyle miydim gerçekten? Bencil miydim? Çünkü bencil olmak çok kötü bir kişilik özelliğiydi ve babamın bunu bana yakıştırıyor olması acayip ağırıma gidiyordu.

Yıllar geçerken anladım ki onun “bencillik” dediği aslında benim, karşımdaki çok güçlü ve sert bir karaktere karşı verdiğim var olma mücadelesiydi. Onun, o yaşlarımızda -onun yaklaşık 45-60 aralığı, benim de 15-30 aralığım- koyduğu katı yaşam kuralları karşısında verdiğim her reaksiyon onu duygusal olarak yaralıyor ve bunu benim bencilliğim olarak nitelendiriyordu. Kendi isteklerini gerçekleştirmek için babasını üzmeyi göze alan bencil bir kız çocuğuydum. Bu düşüncenin beni ne kadar perişan etmiş olabileceğini hayal bile edemezsiniz. Ama yaradılış gereği herhalde, davranış şeklimi değiştiremedim.

Bencil kelimesini her seferinde balyoz gibi kafama yiye yiye kendi bildiğim gibi yaşamak için mücadele etmeye devam ettim. İkimiz açısından da çok yıpratıcıydı. Ama sonunda anlaştık. Çok uzun sürdü ama anlaşabildik. Bugün artık böyle bir karaktere sahip olmamdan sanıyorum mutlu. Karşımdaki babam bile olsa hakkımı söke söke alacağım ve kendimi istediğim şekilde var edebilecek güce sahip olduğum düşüncesi onu da rahatlattı sonunda.

Evliya mısın arkadaşım?!

Bu sonradan öğrenilebilen bir davranış şekli mi; inanın emin değilim. Yani “bunu böyle yapmak lazım” diye klavye başında size rahat rahat yazıyorum ama aslında hiç de emin değilim. Ben böyleyken; bunu babamı üzmemek için bile tersine çeviremediysem, benim gibi olmayan biri de kendi davranış şeklini farklılaştırmakta çok zorluk çekecektir. Ama kesinlikle üzerine çalışılması gereken bir konu. İnsanın ne istediğini bilmesi nefes alıp vermek kadar önemli bence.

Yıllar geçtikten sonra geriye dönüp baktığında “Ben bunu yaşamak istemiyordum aslında” demek çok acı olsa gerek ve bunu böyle yaşayan, ömrü için pişmanlık duyan ama kendine bile itiraf edemeden kuyruğu dik tutup “yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim” yalanıyla hayatını sürdüren ne çok insan var.

Hepsi evliya mübarek. Kimsenin pişmanlık hissi yok. Herkes o mertebeye ermiş. Ne muhteşem bir dünya! Büyük yalan arkadaşlar. Burada bile dürüst değil insanlar kendilerine karşı. Çünkü bunu kendine itiraf etmek yürek ister. Kimse boşa harcanan yılları kendine mal etmek istemez. Demek ki neymiş, ileride böyle çıkmaz duygu labirentlerinde kendimizi kaybetmemek için bugün maskeyi önce kendimize takmalıymışız.

Uzun vadeli yatırım

Zor ve vicdanı zaman zaman aşırı zorlayan ve çoğunlukla insana kendini suçlu hissettiren bir süreç. “Söylemesi kolay” diye düşünerek okuyan herkese çok hak veriyorum. Ama bunu uzun vadede kendinize yaptığınız bir yatırım gibi düşünün. Ufak ufak kenara atmaya başladığınız finansal birikimleriniz gibi. Ufak ufak başlayın.

“Değişti” diyecekler, varsın desinler.

Başımıza ne geldiyse el âlemcilikten geldi zaten.

En derin sevgilerimle,

Seda Çağlayan

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s